Kamp Armen Tarihi

[ A+ ] /[ A- ]

http://www.istanbulermenivakiflari.org/

1950’li yıllarda Gedikpaşa Ermeni Protestan Kilisesi’nin alt katı yetimhane olarak kullanılırdı. Genellikle Anadolu’dan gelen kimsesiz ya da yoksul Ermeni çocuklar için, burası yatakhane olarak düzenlenmişti. Önceleri yetimhanede dört-beş çocuk barınırken, bu sayı kısa sürede altmışlara ulaştı. Yetimhanede barınan çocuklar Gedikpaşa İncirdibi Protestan İlkokulu’nda eğitim görüyorlardı.

Yaygın olarak 'Joğvaran' adıyla anılan, Gedikpaşa İncirdibi'ndeki ermeni Protestan İlkokulu (1950'ler)
Yaygın olarak ‘Joğvaran’ adıyla anılan, Gedikpaşa İncirdibi’ndeki ermeni Protestan İlkokulu (1950’ler)

Kilisenin beton bahçesinde kışın zaman iyi-kötü geçerdi. Ancak gidecek bir yeri olmayan yetim çocuklar için, uzun, sıcak yaz günlerini geçirebilecekleri bu beton bahçeden başka bir mekân yoktu. Kavurucu güneşin altında, o betonun üzerinde koşuşur dururlardı. Yazın köyüne gidebilen çocuklar ise Ermeniceyi unutmuş olarak geri gelir, her ders yılında yeniden başa dönmek gerekirdi. Çocuklar için yazları iyi vakit geçirebilecekleri uygun bir mekân yaratma düşüncesi böyle doğdu.

Gedikpaşa'daki Ermeni Protestan Kilisesi
Gedikpaşa’daki Ermeni Protestan Kilisesi
Yetimhaneden kalan çocuklar kilise bahçesinde
Yetimhaneden kalan çocuklar kilise bahçesinde
Kilise vakfının yöneticileri Tuzla’da buldukları bir arazinin kamp için en uygun yer olduğuna görür görmez karar verdiler. Bomboş, yemyeşil bir alandı burası. Deniz ile kamp sahası arasında hiçbir şey yoktu.

1962 yılının Kasım ayında, Tuzlalı Sait Durmaz’dan araziyi satın alarak kilise adına tescil ettirdiler. Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Valiliğin verdiği özel izin belgeleri de tamamdı. Yani her şey yetkili mercilerin onayı çerçevesinde yapıldı.

Tuzla Çocuk Kampı'nın tapu senedi
Tuzla Çocuk Kampı’nın tapu senedi
Deniz 500 m ötedeydi. Çocuklar temel için gereken taş ve kumu el arabalarıyla deniz kıyısına taşıdılar
Deniz 500 m ötedeydi. Çocuklar temel için gereken taş ve kumu el arabalarıyla deniz kıyısına taşıdılar

8-12 yaşlarında 30 çocuk kampın yapımında çalışmaya başladı. Başlarına bir de kalfa verdiler: Tuzlalı Hasan Kalfa. Çocuklar bütün yaz boyunca ‘amelelik’ ettiler.

Önce kalacakları çadırların kazıklarını çaktılar. Bildiğimiz beyaz branda çadırlardı bunlar. İkinci işleri bir kuyu kazmak oldu, çünkü inşaat için bol miktarda suya ihtiyaç vardı, tabii bir de tulumbaya. Zaten en büyük işi o tulumba gördü. Herkesin bir su çekme sırası vardı. Tulumbanın kolu bütün yaz hiç durmadı.

Sonra temel kazıldı. Deniz 500 metre ötedeydi. Çocuklar temel için gereken taş ve kumu el arabalarıyla deniz kıyısından taşıdılar. Hepsi arı gibi çalışıyordu.

Kampın temeli kazılırken
Kampın temeli kazılırken
Herkes arı gibi çalışıyordu
Herkes arı gibi çalışıyordu
O yaz bomboş araziye çeşit çeşit ağaçlar diktiler, en çok da kavak. Bahçenin bir bölümünü bostan yaptılar. Domates, fasulye ektiler
O yaz bomboş araziye çeşit çeşit ağaçlar diktiler, en çok da kavak. Bahçenin bir bölümünü bostan yaptılar. Domates, fasulye ektiler

NASIL EL KONDU?

23 Şubat 1979’da Vakıflar Genel Müdürlüğü Kartal 3. Asliye Hukuk Hâkimliği’ne başvurarak, Gedikpaşa Ermeni Protestan Kilisesi Vakfı’nın elindeki tapunun iptal edilmesini ve eski sahibine geri verilmesini istedi. Dört yıl süren davanın sonunda, mahkeme, kamp arazisinin vakfın elinden alınıp eski sahibine verilmesine karar verdi. Böylece, Sait Durmaz, 1962 yılında boş olarak sattığı araziyi, beş kuruş ödemeden, üstünde kurulu olan kamp tesisleriyle birlikte geri aldı. Ermeni Protestan Kilisesi Vakfı, yıllar önce her türlü yasal işlemi yerine getirerek satın aldığı malı, sanki çalmış gibi, eski sahibine iade etmek zorunda bırakıldı.

Bin beş yüz çocuğun mutlu günlerinden geriye, terk edilmişliğin, ıssızlığın hüznü, camını çerçevesini yitirmiş bir harabe, paslanmış ranzalar, yaprakları sararmış bir okuma kitabı kalmıştı.

25 YIL SONRA

Kampa el konması, Yargıtay’ın 1987’de yerel mahkeme kararını onaylaması ile tamamlanmış oldu. Eski sahibine dönen arazi, çok geçmeden başkalarına satıldı. Zaman içinde birkaç kez daha el değiştiren kamp, şu anda terk edilmiş ve harap bir vaziyettedir. Vakfın 2000’li yıllarda ve 27 Ağustos 2011 tarihli kararname kapsamında yaptığı iade başvurularının tümü reddedildi.